Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun belirletileri nelerdir sorusunun cevabı; odaklanma zorluğu, dürtüsel davranışlar ve hiperaktif olma hali ile karakterize edilmiş zihin, duygu ve davranış problemleridir diyebiliriz.
Çocuğunuz; dikkat eksikliği, dürtüsellik veya hiperaktivite problemlerinden hepsini veya herhangi birini yaşıyorsa ona yardımcı olabilmeniz için öncelikle iç dünyasında neler olduğunu anlamanız gerekir.
Dehb’li çocuğunuzun iç sesini duymanız ve anlamanız, onun için yapabileceğiniz ilk ve en önemli şeydir.
Bu blogda, Dehb’in doğasında olan duygu, düşünce ve davranış durumlarını konuşacağız.
Kendimden Utanıyorum!
Dikkat eksikliği yaşayan çocukların, tüm yaşam deneyimlerine eşlik eden bir öz utanç duyguları vardır. Henüz konuşmayı dahi bilmedikleri dönemde oluşmuş olan bu utanç duygusu birçok deneyimlerine eşlik eder. Çocuğun bilişsel, duygusal veya sosyal gelişimini sekteye uğratma ihtimali yüksek olan bu duyguyu her zaman çıplak gözle göremeyebilirsiniz.
Yani oldukça başarılı, sosyal becerilerinin gelişmiş olduğunu düşündüğünüz ve hırslı olduğunu gözlemlediğiniz, Dehb’li çocuğunuzun özünden utanma ihtimalini aklınıza getirmeniz her zaman mümkün olmayabilir.
Başarılarını parlatmak için var gücüyle çalışan ve otantikliğini kaybetmiş bir çocuğunuz varsa bu onun sadece başarılı olduğu için kendisini sevdiği anlamına gelmez. Başarısız olma ihtimalinden nefret ettiği ve başarısız olma ihtimali olan kendiliğinden de var gücüyle kaçtığı anlamına gelir. Bu da demektir ki başarısızlık ihtimali, kuvvetli bir öz utanç duygusunu tetikler.
Başarısızlık neden sevilmez ve bazı insanlar -özellikle öz utanç duygusunu sık deneyimleyenler- neden var güçleriyle başarısızlıktan kaçarlar?
Öz utanç, her çocukta bunu telafi etme çabasıyla görülmez. Bazı çocuklar, bu duyguyu telafi etmek için başarılarını idealize etmek yerine daha pasif konumda kalabilirler. Öyle ki, sorumlulukları ile ilgilenmez -ilgilenemez- günlük hayat becerilerinden ‘ya bu çok basit bunu nasıl unutursun’ dediğimiz durumları bile unutur, düşünemez veya fark edemezler.
Sanki zihinleri derin bir uykuya dalmıştır ve etrafta olan biteni fark edemiyorlardır. Bu çoğu zaman dışarıdan umursamazlık, hoşnutsuzluk veya tembellik olarak algılanır.
Öyledir de…
Öyledir fakat yaygın kanının aksine çocuğun bilinçli şekilde, kendi irade ve arzusuyla verdiği bir kararla değildir. Bu bir baş etme mekanizmasıdır. Baş etme mekanizmaları genelde yaşamın ilk yıllarında otomatik olarak oluşurlar.
Çocuk öz’ünden utanmayı yalnızca hatalı davranışları ve akademik başarısızlıkları sebebiyle deneyimlemez.
Çocuklar, kendileri için güçlü olan duyguların da acemesidirler. Hatta zaman zaman, belki de çoğu zaman yetişkinler de öyledir 🙂
En başta özünden yani kendinden utanma, çocuğun kabul edilmeyen duyguları sebebiyledir. Çocuk, kabul edilmeyen veya görülmeyen; öfkesi, kırgınlığı, korkusu, kaygısı ve hatta mutluluğu dolayısıyla utanç duygusunu deneyimler.
En sonunda tüm bu duygularla ne yapacağını da bilemez.
Bu duygu ve zamanla bu duyguyla birleşen yaşantı her neyse -başarısızlık, kıyas, matematik dersi 🙂 vb.- çocuk tekrar o duyguyu ve beraberindeki acıyı deneyimlememek için ne gerekiyorsa yapacaktır.
Bu dışarıdan iki farklı şekilde gözlemlenebilir;
çocuğun pasifize olduğu, herhangi bir şeyi herhangi bir şekilde yapmaması olarak da gözlemlenebilir -zihninin ve duyguların günlük yaşam gerçeğinden kopması, zihnin parçalanması-
veya
çocuğun otantik benliğini yitirdiği ve bilinçsiz şekilde başarısızlıktan kaçınmak amacıyla hırsla çalışması olarak da gözlemlenebilir
her ikisinde de zihin deneyimi bilinçsizce kesilir ve parçalarına ayrılır.
DEHB’li çocuğunuz her şeyden önce utanç duygusunu deneyimleyen ve her gün, günlük yaşam deneyiminde yetişemediği, anlayamadığı ve adapte olamadığı her şey için tekrar ve tekrar bu duyguyu deneyimlemeye devam eder.
Bu o kadar zor bir yaşam deneyimidir ki, günün sonunda ortada yorgunluktan, kaygı ve korkudan ve bıkkınlıktan başka şey kalmaz.
Bu duygularını gördüğümüz, anladığımız, kabul ettiğimiz ve bu duygularla ne yapabileceği ile ilgili rehber olabildiğimiz çocuğumuz günün sonunda tüm bu nahoş ve boğucu duygularla tek başına kalmamış olacaktır. Bu iyi olma halinin ilk ve en büyük adımıdır.
Çocukların duygularına hoyrat olmayalım ki onlar da hem kendilerine hem de dünyaya hoyrat olmasınlar.
Neticede aşk, incelik ister..
Sevgiler,