Matematik travması, matematik işlemleri ve problemleri ile ilgilenirken zihnin donması şeklinde tanımlanabilir.
Matematik travmasının birçok sebebi olabilir. Çocuğun eğitim ortamından, ebeveyninden veya öğretmeninden kaynaklanıyor olabilir. Kaynağı her ne olursa olsun, çocuk matematik dersi veya matematik problemleri söz konusu olduğunda zihinsel becerilerini işlevsel şekilde kullanamaz ve kronik başarısızlık deneyimleri yaşar.
Oregon Üniversitesi Eğitim Çalışmaları Araştırma Görevlisi Jennifer Ruef ve çalışma arkadaşları, matematik kaygısını besleyen etkenleri araştırdıkları bir çalışma yaptılar. Çalışmanın sonucundan edindiğimiz bilgilere göre çocuklara matematik öğretenlerin gizli de olsa matematikle ilgili korkuya sahip olmaları çocukların matematik kaygısı yaşamasına sebep oluyor. Yapılan çalışma matematik eğitimcileri üzerine yapılan bir çalışma olmasıyla birlikte benzer bir şeyin ebeveynler için de geçerli olabileceğini söyleyebiliriz.
Matematikten gizliden gizliye korkan öğretmen ve ebeveynler çocukların matematik kaygısı veya matematik travması dediğimiz durumu yaşamalarına sebep olabiliyor diyebiliriz.
Matematik kaygısını besleyen ve matematik travmasına sebep olabilecek değişkenlerden bir diğeri ‘hız’ faktörü ve ‘doğru sonuç’ beklentisidir.
Okul sınavları veya ulusal çapta yapılan sınavlarda ideal olan en hızlı şekilde doğru yanıta ulaşmak. Tabir yerindeyse çocuklar tüm eğitim hayatlarını en hızlı şekilde doğru cevabı bulabilecek becerilere sahip olabilmek için harcıyorlar. Başarılı, kıymetli olabilmenin en temel şartı bu çünkü.
Geçmiş zaman dünyasına baktığımızda en hızlı ve doğru şekilde matematik işlemleri çözebilmenin toplumsal düzlemde bir ihtiyaç olduğunu anlayabiliriz. Öyle ki, matematik tarihine bakıldığında mevcut basamak sisteminden önceki dönemlerde basit dört işlemler, mali hesaplamalar için toplumun önde gelen, becerikli olduğu düşünülen insanlar görevlendirilirlermiş. Bugün yaşadığımız dünyada, hızlı ve doğru şekilde yapılması gereken işlemleri makineler yapıyorlar. Bu becerinin toplumsal düzlemde bir ihtiyaç olması ortadan kalkmış görünüyor.
Matematikte hızlı olmak ve matematikte yetenekli olmanın aynı şey olduğu düşünülüyor. Halbuki ikisi aynı şey değiller, matematiksel düşünmenin yavaş ilerlemesi çocuğun matematikte yeteneksiz ve başarısız olduğu anlamına gelmez. Mevcut sınav sisteminin gerekliliklerinin başında ‘hız’ faktörü olduğunu hepimiz biliyoruz. Bundan dolayı çocuklara daha hızlı olmaları konusunda telkinler verip duruyoruz. Bu telkinleri verirken unuttuğumuz iki şey var:
Hız baskısı yapmak çocuğun çalışma belleğinin kapanmasına sebep oluyor. ‘Hızlı olmalıyım’ baskısı çocuğun problemi anlamlandırıp çözüm üretecek olan çalışma belleğinin kitlenmesine sebep oluyor. Bu da haliyle çocuğun problemi çözememesi ile sonuçlanıyor.
Bir diğeri ise hızlanmadan hemen öncesi yavaşlıktır. Hızlanmak için çocuğun zamana, anlayışa ve motivasyona ihtiyacı vardır.
Öğrenme güçlüğü sebebiyle çalıştığım bir danışanım zihninde ‘hızlı olmak’ ve ‘bilgiye sahip olmak’ aynı şeylerdir olarak kodlanmıştı ve ikisinin farklı şeyler olduğuna inanması biraz zaman almıştı. Çarpmanın ne demek olduğunu ve çarpım tablosunu bilmesine rağmen hızlı olmadığı için bunun ‘bilmemek’ demek olduğunu düşünüyordu.
Bu algılamalar sebebiyle üst üste gelen başarısızlıklar ile mücadele etmek ve özgüveni diri tutmak çocuk tarafından bakıldığında çok imkanlı olmuyor genelde.
Matematik korkusu veya matematik travması çocuk için hayatta birçok yolun kapanmasına sebep olabiliyor. Okul ve kariyer olanakları anlamında çocuğun kendi sınırlarını daraltmasına sebep olabiliyor.
Bununla birlikte süreli testlerde başarılı olan çocuklar, üzerinde uzun süre düşünmeleri gereken bir problemle karşılaştıklarında kaygılanıyorlar.
Herkes iyi niyetle çocukların matematikte başarılı olmasını istiyor. Formülleri ezberlemek ve bunları fazla alıştırmada kullanmak bunu sağlayabilirmiş gibi düşünülüyor. Yapılan araştırmalar matematikte akıcılığın mantığı kavradıktan itibaren geliştiğini gösteriyor.
Aritmetik işlemlerin mantığını kavramak ardından hızlanmayı ve akıcılığı beraberinde getiriyor.
Mantığın kavranmasının atlanması, kırılgan bir matematik zihni ve kimliği oluşmasına sebebiyet veriyor. Ayrıca mantığın kavranması çocuğun formülleri daha kolay hatırlamasını birbiri arasında bağlantı kurabilmesini sağlıyor.
Ebeveynler Neler Yapabilir?
- Yapılması gereken en önemli şey, çocuğun gözünde bir canavar olan matematik kaygısı ile çocuğunuzu tek başına bırakmamanız. Kaygıları, korkuları ile ilgili muhakkak onunla konuşmalı gerekirse destek almasını sağlamalısınız.
- Kötü matematik anılarınız varsa, çocukluğunuzda matematiği siz de çok sevmemiş ve başarısız olmuş olsanız da bu anıları anlatmayın. Sizin matematik ile ilgili olumsuz duygularınız çok kolay çocuğa geçerler. Çocuklar, korkuyu koklarlar…
- Olumsuz matematik algınızı yenmek için siz çaba gösterebilir, bu konuda destek alabilirsiniz. Kendinizi matematikte geliştirebilirsiniz.
- Çocuğunuzun düşünme şeklini anlayabilmek ve gelişmesine yardımcı olabilmek için onunla bu konularda konuşabilirsiniz. Çizimler yapmasını sağlayabilir, nesneler kullanmasını teşvik edebilirsiniz.
- Çocuğunuzun hatalarına olumsuz tepki vermekten hassasiyetle kaçının. Hataların birer büyüme fırsatı olduğunu, hatalarından ders alarak doğrulara ulaşabileceğini ona hissettirin. Hatalarla başa çıkmak ebeveyn olarak sizi zorluyorsa, bu konuda bir uzmandan destek alın. Hatalara verilen büyük ve olumsuz tepkiler matematik öğrenme travmasına sebep olabilir.
- Konuyla ilgili ona sorular sorarak ve sorulara cevap arayacak fırsat vererek içsel bir dil geliştirmesini sağlayın.
- Kart oyunları, bulmacalar gibi içerisinde düşünme becerilerini geliştiren etkinlikler bulunan materyaller kullanın ve bunlardan -siz ve çocuğunuz- keyif alın.
- Ezberlemektense mantığı kavramanın ideal olduğunu çocuğunuza hissettirin bunu deneyimleyebileceği ortamlar oluşturun.
- Çocuğunuzun matematik kaygısı, matematik travması sizin kendi kaygı ve travmalarını tetikliyorsa bu konuda destek alın. Sizin çocukluğunuzda uygulanan öğretim yöntemleri ile bugün kullanılan yöntemler arasında fark var. Bir problemi çözmenin birden fazla yolu olabileceğine siz inanırsanız çocuğunuz da inanır.